Ülkemizde her yıl 3-9 Eylül tarihlerinin Halk Sağlığı Haftası olarak kutlandığına dikkat çeken Van İl Sağlık Müdürü Prof.Dr. Mahmut Sünnetçioğlu, “Bu haftanın amacı halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları daha görünür kılmaktır” dedi.
İl Sağlık Müdürü Prof.Dr. Mahmut Sünnetçioğlu, Halk Sağlığını çok önemsediklerini ifade ederek; “Ülkemizde her yıl 3-9 Eylül tarihleri arasında Halk Sağlığı Haftası kutlanmaktadır. Bu haftanın amacı halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları daha görünür kılmaktır. Özelikle doğurganlık çağındaki kadınlar ve gebelikten itibaren bebek ve çocuklarımıza yönelik sağlık hizmetleri itina ile sürdürülmekte ve yakından izlenmektedir. Çocuklar, bir ülkenin geleceği ve umudu olmalarının yanı sıra, toplumun en kırılgan grubunu da oluşturmaktadırlar. Bu nedenle en iyi koşullarda dünyaya gelmelerinin sağlanması, büyümeleri ve gelişmeleri için en uygun ortamın hazırlanması, geleceğe dönük fiziksel, ruhsal ve zihinsel donanımlarının en üst düzeyde oluşturulması ülkenin geleceği açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Ülkemizde sıkça yapılan kundak uygulaması GKD için önemli bir risk faktörüdür. Yukarıda anılan tüm bu hizmetler, çocuğunuzun sağlıklı bir geleceğe sahip olabilmesi yönünden son derece önemli olup içinde bulunduğumuz COVİD-19 pandemi sürecinde de hassasiyetle üstünde durulmalıdır.
Prof.Dr. Mahmut Sünnetçioğlu, İlimizde Birinci basamak sağlık hizmeti veren halk sağlığı bünyesinde Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) , Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi (AÇSAP), Sağlıklı Hayat Merkezi, Aile sağlığı merkezlerinde, Toplum sağlığı merkezlerinde, sağlıklı hayat merkezlerinde çalışan sağlık personellerimiz ile hizmet vermektedir.
Yürütülen çalışmalardan birisi de çocuk izlemleridir. Çocuk izlemlerinde temel öngörü, hastalık ortaya çıktıktan sonra iyileştirmek için uğraşmak yerine, hastalığa zemin hazırlayan koşulların önceden tespit edilerek önlenmesidir. Tüm çocukların büyüme ve gelişmelerinin izlendiği, sağlıklı olup olmadığının değerlendirildiği, aşı ve sağlık eğitimi gibi koruyucu hekimlik uygulamalarının sunulduğu bir sağlık hizmetidir. Ülkemizde doğan her çocuk; doğumdan sonra ilk yıl içinde 9, 6 yaşına dek 17 defa ve bundan sonrada okul çağı boyunca yılda bir kez izlenmektedir. Büyüme ve gelişmenin özellikle hızlı olduğu erken çocukluk (0-3 yaş) ve ergenlik (10-19 yaş) gibi dönemlerde izlemlerin sıklığı ve içeriği farklılaşmaktadır. Çocukluk çağı taramaları bu kapsamda sunulan en temel koruyucu sağlık hizmetleridir ve yenidoğan döneminden başlayarak çocuk izlemleri içerisinde ücretsiz sunulmaktadır.
TOPUK KANI TARAMASI YENİDOĞAN METABOLİK VE ENDOKRİN HASTALIK TARAMASI
Topuk Kanı Taraması- Yenidoğan Metabolik ve Endokrin Hastalık Taraması: Doğan her bebeğin Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Kistik Fibrozis ve Biyotinidaz Eksikliği yönünden taranması önemlidir. Çünkü bu taramalar sayesinde, bu hastalıklar nedeniyle oluşabilecek, geri dönüşümü olmayan hasarlar engellenebilmekte veya etkileri azaltılabilmektedir. Bebeğinizde bu hastalıkların olup olmadığının araştırılması için topuk kanı örneğinin alınması gerekmektedir. Topuk kanı taraması sayesinde her yıl 5000’in üzerinde bebeğimiz hastalık belirtileri ortaya çıkmadan saptanmaktadır.
Prof.Dr. Sünnetçioğlu,Tarama sayesinde erken saptanıp tedavi edilerek yaşıtlarıyla aynı şansa sahip olmaları sağlanabilmektedir. Sadece topuğundan alınacak birkaç damla kan ile çocuklarımızın hayata sağlıklı başlamasını sağlayabiliriz. Yenidoğan İşitme Taramaları İşitme kaybı ile doğan ya da doğumdan sonra (yenidoğan ya da süt çocukluğu çağında) işitme kaybına neden olabilecek bir travma, hastalık veya ilaca maruz kalan çocukların, eğer işitme kaybı vaktinde teşhis edilmez ve rehabilitasyon programlarına alınmazlarsa, psikolojik ve sosyal gelişmeleri yetersiz olur ve ilerleyen yıllarda eğitim ve sosyal uyum açısından, yaş ve zekaca eşitleri olan çocuklardan geri kalırlar. Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin “yeni doğan dönemi” olduğunu ortaya koymaktadır. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran yüzde 6’ya çıkmaktadır. Doğduktan sonra en geç altı ay içinde işitme engeli teşhisi konan ve işitme cihazı uygulanıp özel eğitime alınan bebeklerin konuşma becerisi normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilir. Bebeğin doğduğu ilk günlerde uygulanabilen; basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile yenidoğan döneminde işitme engeli teşhis edilebilmektedir. Çocukluk Çağı Görme Taramaları: Ülkemizde çocukluk çağında sık görülen sağlık sorunlarının erken tanınması ve gerekli tedavilerinin sağlanabilmesi amacıyla çeşitli tarama programları yürütülmektedir. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarda sık görülen görme kusurlarına yönelik tarama çalışmalarının da bu programlara eklenmesine karar verilmiştir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve yetersiz görmesi olan bebek ve çocukları erken dönemde tanımak için tarama yapılıyor. Çocuklarda yapılacak görme taramaları ile tanınabilen hastalıkların başında; şaşılık, kırma kusurları, katarakt ya da göz tembelliği gelmektedir. Göz tembelliği, her iki gözde de görülebilir ve görme azlığının önlenebilir bir nedenidir. Görme gelişimi için önemli olan 0-7 yaştır, göz tembelliği bu dönemde gelişebilir. Göz tembelliği, tanı konduğunda tedavisi mümkün bir görme problemidir. Bu nedenle okul öncesi yaşta görme tarama programları çok önemlidir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve yetersiz görmesi olan olguları erken dönemde tanımak, tedavi etmek için 36-48 aylık çocuklara ve okul çağı çocuklara (ilkokul 1. sınıflara) Görme Taraması Programı başlatılmıştır. Görme taraması için aile
hekiminize başvurunuz. 0-3 ay bebekler, 36-48 aylık çocuklarda ve ilkokul 1. sınıflarda görme taraması yapılması gereklidir. Bebek ya da çocuklara zarar ya da acı veren uygulamalar değildir. Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması: Halk arasında doğumsal kalça çıkığı olarak ta bilinen Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların anne karnında oluşumları sırasında normal olmalarına karşın, çeşitli nedenlerle sonradan yapısal bozulma gösterdiği dinamik bir hastalıktır. Bebek 1 aylık olunca fizik muayenesinin yapılması için aile hekimine götürülmesi, risk faktörü taşıyan veya muayenede GKD açısından şüpheli görülen bebeğin ortopedi uzmanına yönlendirilerek gerektiğinde radyolog tarafından da 4-6 haftada kalça ultrasonu ile değerlendirilmesi erken tanı ve tedavi için önemlidir. Yaşamın ilk 6 ayında çeşitli ortezler kullanılır ve kısa sürede kolaylıkla tedavi edilebilirken, yaş büyüdükçe düzeltme ve alçı, daha ileriki dönemlerde cerrahi tedaviler kullanılmaktadır. Doğum sonrası bebeklerin kundaklanması veya beşiğe bağlanması, sıkı sıkıya ayakları düz bir biçimde bağlanması da kalçanın çıkmasına neden olabilir dedi.